Ekonomi politik ve ekonomi politikaları

26Kas

Ekonomi politik ve ekonomi politikaları

Ekonomik Politik ve Ekonomi Politikaları

19.yy Sanayi Devrimi sonrası ortaya çıkan yeni toplumsal ve ekonomik düzen, ev içi ve küçük ölçekli zanaatkar üretiminden, buhar makinasının keşfiyle sanayi üretimine geçiş ile başlayan ve bugün de hala sürmekte olan sanayi kapitalizmi dönemidir. Bugün içinde yaşadığımız iktisadi koşulları ve çevre etkilerini anlamak için sistemin kuruluş yıllarına bir göz atmak, gelişim sürecini incelemek, bizlere ekonominin hayatımızdaki önemini anlamada bilimsel bir bakış açısı kazandırır. İktisat’ın   bir bilim olarak kabul edilmesi, Adam Smith’in  “Ulusların Zenginliği”  kitabının 1776 yılında basımı ile başlar. Adam Smith aslen bir ahlak felsefecisidir. Aydınlanma çağı ile birlikte felsefi akımların hız kazandığı, bilimsel düşüncenin, ilahi düşüncelerin önüne geçmeye başladığı, devletin yerine bireysel taleplerin öne çıktığı, özgür düşünce akımlarının yeşermeye başladığı aynı döneme denk gelmesi tabii ki tesadüf değil. Toplumsal dönüşüm ve değişimin de aynı süreç içinde başlamış olması, iktisadi gelişmelerin toplum hayatına yansıması olarak görülmelidir. Feodal üretim ilişkilerinden, büyük ölçekli üretime geçiş, tarımın makineleşmesi nüfus artışını getirmiş, üretim kapasitesi artışları köylerde yaşayan insanların kentlere göçmesiyle kentleşmeyi ortaya çıkarmıştır. Derebeyliklerden kentlere, küçük zanaatkarlıktan toplu üretimlere ekonominin değişen yüzü insan yaşamını da dönüştürmüştür.

Kapitalizm’in kurucusu olarak addedilen Adam  Smith’in piyasa işleyiş mekanizmalarını ele alış biçimi ve meşhur ‘Görünmeyen El’ teorisi bugün dahi piyasa işleyiş mekanizmalarının en önemli verisi olarak kabul görür. Ekonomik birikimin başladığı ilk günden bu yana insanlık tarihi açısından toplumsal gelişmeye hep kafa yorulmuştur. Bir arada yaşam ve toplumsal barışı inşa etmek için filozoflar, düşünürler Aristo’dan başlayarak yöntemler ve fikirler geliştirmişlerdir. Bu fikirler aslında paranın dahi olmadığı dönemler de dikkate alınırsa hep ortaya çıkan hasılanın nasıl daha çok arttırılacağı ve bu artan hasılanın nasıl daha iyi bölüşüleceği konusundadır. Üniversite öğreniminde özellikle ekonomi veya işletme eğitimi almış olanların hatırlayacağı gibi, dünyadaki kaynaklar kıt ama insan ihtiyaçları sınırsızdır. Ekonomi bu sınırsız  ihtiyaçların, elimizdeki sınırlı kaynaklarla nasıl karşılanacağına kafa yorar. Bu kaynakların bölüşüm ve dağılım mekanizması içerisinde yer alan her türlü faaliyeti inceler. Adam Smith’in kitabının başlığından da anlaşılacağı üzere amaç hep refah ve zenginliğin uzun dönemde tesis edilmesi olmuştur.

20. yy ile beraber Ekonomi Politik kavramı iktisadın matematiksel bir hale gelmesiyle yalnızca ‘Ekonomi’ adını almış ama ülkeler ve toplumlar açısından asıl amacı olan toplumsal bölüşümün ve dağılımın nasıl daha iyiye gideceği kaygısı ekonominin bileşenleri olan üreticiler, hane halkı ve devlet açısından hep geliştirilebilir olmuştur. Ekonomi kavramı ve diğer alt başlıklarına bir giriş olmasını düşündüğüm blog yazılarıma böyle bir yazı ile başlamayı uygun buldum. Devamı bir sonraki konuda.

Meriç DırazEğitmen / Danışman
Bloğumuza abone olmak için:

Yorumlar

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir